Devlet Bahçeli ile DEM Parti milletvekillerinin tokalaşmasıyla başlayan “yeni çözüm süreci” tartışması bugün CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, tutuklu eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı ziyaretiyle gündem oldu.
Ziyaret sonrası Demirtaş, "Türkiye’deki sorunların çözüm yolu siyaset, çözüm kurumu da TBMM’dir" dedi. Özel ise "CHP bu konuda engelleyici olmayacaktır. Tarih önünde üzüntü duyacağımız bir pozisyonda kalmayacağız" ifadelerini kullandı.
Türkiye Komünist Partisi (TKP), “yeni çözüm süreci”ne ilişkin bir açıklama yayımladı.
Açıklamada, “İktidarın ‘bu asla bir çözüm süreci değil’ ısrarı bir yerden sonra anlamsızdır. Yalnızca DEM temsilcilerine değil, AKP cenahına da bakıldığında söylenenlerden ibaret olmayan bir sürecin işlemeye başladığı açıkça görülmektedir. İktidar bunu istediği şekilde adlandırabilir. Daha önceki süreç de zaten herhangi bir konuya ‘çözüm’ getirmemişti. TKP bunu hemen sürecin başında söylemiş ve AKP’nin Türkiye’deki herhangi bir sorunu çözemeyeceğini açıkça ilan etmişti. Bugün de aynısı geçerlidir” denildi.
'TKP zarfa değil mazrufa bakar'
“Türkiye’nin herhangi bir sorununun AKP ve ortaklarının paşa gönlü istediği anda tartışılabilmesi, bunun dışındaki zamanlarda bir tabuya dönüştürülerek yasaklamaların konusu olması gerçek anlamıyla bir saçmalıktır” ifadelerine yer verilen açıklamada 6 maddelik bir değerlendirilme yapıldı.
TKP’nin açıklamasının tamamı şöyle:
“Devlet Bahçeli tokalaşmak için elini uzattı ve uzun bir süredir “eli kulağında” denen “yeni çözüm süreci” bir anda gündem oldu.
İktidarın “bu asla bir çözüm süreci değil” ısrarı bir yerden sonra anlamsızdır. Yalnızca DEM temsilcilerine değil, AKP cenahına da bakıldığında söylenenlerden ibaret olmayan bir sürecin işlemeye başladığı açıkça görülmektedir. İktidar bunu istediği şekilde adlandırabilir. Daha önceki süreç de zaten herhangi bir konuya “çözüm” getirmemişti. TKP bunu hemen sürecin başında söylemiş ve AKP’nin Türkiye’deki herhangi bir sorunu çözemeyeceğini açıkça ilan etmişti. Bugün de aynısı geçerlidir.
Ancak hükümetin herhangi bir sorunu çözemeyecek olması, konunun gündeme gelmesini asla önemsizleştirmemektedir. Kimilerinin iddia ettiğinin tersine Türkiye’de bir “Kürt sorunu” elbette vardır ve bu sorunun tartışılmasını engellemeye dönük tutum sorunu daha da derinleştirmektedir. Daha açık söyleyecek olursak, Türkiye’nin herhangi bir sorununun AKP ve ortaklarının paşa gönlü istediği anda tartışılabilmesi, bunun dışındaki zamanlarda bir tabuya dönüştürülerek yasaklamaların konusu olması gerçek anlamıyla bir saçmalıktır.
Bu açıdan TKP zarfa değil mazrufa bakar. Yurttaşlarımızın farklı duyarlılıklarına seslenerek vatan, millet, din, demokrasi, barış, kardeşlik gibi kavramların arkasına gizlenen bir taraflaşmanın Türkiye’yi getirdiği yer ortadadır. Her tarafından adaletsizlik ve çürüme fışkıran bir toplumsal düzen sorgulanıp karşıya alınmadan ülkenin hiçbir meselesi çözülemez. “Türkiye’de Kürt sorunu yok, terör sorunu vardır” demekle Kürt sorunu ortadan kalkmadığı gibi, “Kürt sorunu çözülsün, geri kalan bütün sorunlar çözülür” demek de son derece anlamsızdır.
'AKP iktidarının bir kez daha 'yavuz hırsız' rolüne soyunmasına izin verilemez'
Türkiye Komünist Partisi’nin konuya ilişkin yaklaşımı son derece açıktır, nettir. Partimizin 14. Kongre belgelerinde Kürt sorununun Türkiye’nin sınırlarının belirsizleştirilmesi, genişletilmesi, parçalanması ile ya da yerelleşme, özerkleşme, federasyon ve benzeri modellerle çözülemeyeceği vurgulanmış, bütün yurttaşların eşitlik ve kardeşlik içinde yaşayacağı sömürüden arındırılmış bir Türkiye’de hiçbir etnik kökenin bir ötekinden ayrıcalıklı ya da üstün olamayacağı belirtilmiş ve çözüme giden yol ayrıntılandırılmıştır.
Bugün adı ve hedefi belli olmayan süreçte kurulan ya da kurulmakta olan masanın herhangi bir sorunu çözebileceğine inanmamakla birlikte, TKP aşağıdaki değerlendirmeyi kamuoyu ile paylaşmaktadır:
1.Tüm ülkeyi ve toplumu ilgilendiren konular kapalı kapılar ardında konuşulamaz. Kürt sorunu MİT’in ya da başka bir kurumun görev alanına sığabilecek bir sorun değildir.
2.İcat edilmiş suçlamalarla ve siyasi otoritenin iradesiyle tutuklananların serbest kalmasını sağlayacak, kayyım ve benzeri uygulamaları sonlandıracak, özetle siyaset alanını genişletecek her tür gelişme olumludur.
3.Nasıl ülkenin önemli sorunlarından birinin konuşulmasının “terör” bahanesiyle engellenmeye çalışılması kabul edilemezse, “bir sorunu çözüyoruz” bahanesiyle bir “çözüm terörü” estirilmesi de kabul edilemez. Yakın geçmişte bu iki farklı dayatmanın da baş aktörü olan AKP iktidarının bir kez daha “yavuz hırsız” rolüne soyunmasına izin verilemez.
4.Bugünkü iktidarın, yeni bir Anayasa yapma meşruiyeti bulunmamaktadır. TKP “çözüm süreci” adı altında gündeme gelebilecek herhangi bir açık ya da gizli mutabakatın ürünü olan bir Anayasa’yı da bu kapsamda değerlendirecek ve HAYIR diyecektir.
5.Yeni bir sürecin bölgemizde gerilim ve çatışmaların tırmandığı, kapsamlı bir savaşın belirtilerinin ortaya çıktığı bir sırada gündeme gelmesi şaşırtıcı değildir. Türkiye’nin güvenliği bahane edilerek ya da Kürt sorununun çözümünün olası bir sonucu olarak komşu ülkelerin iç işlerine ve sınırlarına dönük her tür müdahaleye karşı durulmalıdır. Hazırlıkları yapılan bu müdahalelerin ABD ve İsrail’in planlarına karşı gibi gösteriliyor olması, onların İsrail'in ve emperyalist ülkelerin planlarıyla aynı doğrultuda olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bugünkü iktidar riyakarlıkta sınır tanımadığını Filistin konusunda açık bir biçimde göstermiştir.
6.Bugün “çözüm süreci”nde masaya oturması beklenen her iki taraf da Kürt sorununun çözümünde İslamiyetin uygun bir zemin olduğu tezini değişik biçimlerde dillendirmiştir. Bunun Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun meşruiyetini reddeden bir yaklaşım olduğu ortadadır. Bölgesel politikalarda Yeni-Osmanlıcılığın, toplumsal ve siyasal alanda laiklik olmaktan tamamen çıkarılmış bir “laiklik” tarifinin kurumsallaştırılmasına hiçbir biçimde izin verilemez.”