HABER/OKTAY CANDEMİR
VAN - Van Barosu Başkanı Sinan Özaras, son günlerde sık sık dile getirilen umut hakkı ve PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit politikalarını radikal presse değerlendirdi.
Tecridin bir insan hakkı ihlali olduğunu ve kabul edilemeyeceğini belirten Özaras, tecridin kişiyi uzun süreli olarak toplumla bağlarını koparan ve sosyal durumdan soyutlama amacı taşıyan bir uygulama olduğunu söyledi. Bunun da bir işkence olduğunu ve bir nevi sağlık problemi olduğunu kaydeden Özaras, Türkiye'nin altına imza attığı uluslararası yükümlülükleri yerine getirmeye çağırdı. Özaras, konuya ilişkin sorularımızı yanıtladı:
* Son dönemde sıkça gündeme gelen “umut hakkı” ve Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sinan Özaras: Tecrit, insan haklarının açık bir ihlalidir ve asla kabul edilemez. Tecrit, bireyi toplumdan uzun süreli soyutlamayı amaçlayan bir uygulamadır. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) göre işkence ve kötü muamele kategorisindedir. Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit, yalnızca onun bireysel sağlık ve insan haklarını ihlal etmekle kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin hukuk sistemindeki çelişkileri de gözler önüne seriyor. Hukuk devleti iddiasında olan bir ülkede, infaz düzenlemeleri kişi ayrımı gözetmeksizin herkese eşit şekilde uygulanmalıdır. Ancak Öcalan’ın durumuna baktığımızda, hukuki bir yaklaşım değil, kişiye özel bir uygulama söz konusu.
*Tecrit politikasının toplumsal ve siyasi etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sinan Özaras: Tecrit, yalnızca bireyin haklarını ihlal etmekle kalmıyor; aynı zamanda Kürtler ve Türkler arasındaki toplumsal barışa da zarar veriyor. Son dönemde Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamada, Sayın Öcalan’ın “umut hakkından” yararlanabileceği ifade edildi. Bu, resmi makamların tecridi kabul ettiklerini ve bunun bir hak ihlali olduğunu dolaylı olarak itiraf ettiklerini gösteriyor. Bahçeli’nin açıklamaları, umut hakkını siyasi bir pazarlık malzemesi haline getirme riski taşıyor. Bu, hukuk devleti ilkelerine tamamen aykırıdır.
* Umut hakkı kavramını açar mısınız? Bu hakkın önemi nedir?
Sinan Özaras: Umut hakkı, bir bireyin ömür boyu cezaevinde kalmama hakkıdır. AİHS’nin 3. maddesi çerçevesinde, kötü muamele ve işkence yasağı bağlamında değerlendirilen bir haktır. Bu hak, mahkûmun bir gün serbest bırakılabileceğine dair bir umut taşımasını sağlar. Ancak Türkiye’deki iç hukuk düzenlemeleri, umut hakkının uygulanmasına engel teşkil ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), daha önce Sayın Öcalan’ın başvurusuyla ilgili olarak ihlal kararı verdi. Türkiye, bu kararı uygulamak için mevzuatını değiştirmek ve umut hakkını uygulanabilir hale getirmek zorundadır.
*Umut hakkı ve tecrit politikaları üzerine çözüm önerileriniz neler?
Sinan Özaras: Türkiye, AİHM kararlarını iç hukukuna uyarlamakla yükümlüdür. Bu, yalnızca Sayın Öcalan için değil, tüm yurttaşlar için geçerli bir düzenleme olmalıdır. Umut hakkı ve tecrit politikalarının siyasi pazarlık konusu yapılması asla kabul edilemez. Eğer bir hukuk devleti iddiasındaysanız, evrensel hukuk normlarını iç hukukunuzla uyumlu hale getirmek zorundasınız. Bu noktada, umut hakkının bir siyasi müzakere aracı olarak kullanılmasını reddediyoruz.
*Son olarak, AİHM kararlarının uygulanmaması Türkiye’nin demokratikleşme sürecini nasıl etkiliyor?
Sinan Özaras: AİHM kararlarının uygulanmaması, Türkiye’nin hukuk devleti olma iddiasını zedeler. Demokratikleşmenin önündeki en büyük engellerden biri, hukukun kişilere göre değişen bir anlayışla uygulanmasıdır. Hukuk, ayrım gözetmeksizin herkes için geçerli olmalıdır. Türkiye’nin demokratikleşme yolunda ilerleyebilmesi için iç mevzuatını uluslararası standartlara uygun hale getirmesi ve AİHM kararlarını eksiksiz uygulaması gerekiyor. (HABER MERKEZİ)