OKTAY CANDEMİR
Son günlerde, sosyal medyada Abdulahat Arvas’ın kayyum olarak atanmak için İçişleri Bakanlığı'na başvurduğuna dair paylaştığım haber üzerine yoğun bir tartışma başladı. Bu yazıyı kaleme almamın sebebi, başta Arvas ve çevresi olmak üzere bazı kişiler ile trollerin dört koldan büyük bir saldırıya geçmesidir. Ancak belirtmek isterim ki, haberimde kimseye hakaret etmedim, iftira atmadım. Yayınladığım içerik, güvenilir kaynaklarımdan edindiğim bilgilere dayanan ve 'iddia' edilen bir durumdur. Bu bağlamda, gazetecilik ilkelerine ve etik kurallarına uygun şekilde haberleştirdiğim bir konuyu aktarmış oldum.
Gazetecilikte "iddia" kelimesinin ne anlama geldiği hakkında kısa bir açıklama yapmak gerekirse; bir şeyin "iddia edilmesi", o konu hakkında kesin kanıt veya doğrulama olmadan, yalnızca bir kişi veya tarafın ifade ettiği veya öne sürdüğü bir durumu tanımlar. Yani, bu terimi kullandığımda, söz konusu bilginin kanıtlanmamış olduğunu ve sadece kaynaklarımın aktardığı şekilde haberleştirildiğini belirtmiş oluyorum. Bu kullanım, gazetecilikte doğruluk ve tarafsızlık ilkesini korumak adına oldukça önemlidir.
Ancak Arvas ve trol ordusu, bu kavramı anlamadan ve neyi eleştirdiklerini fark etmeyerek, sosyal medyada beni "sözde gazeteci" olarak yaftalayıp saldırılarını sürdürüyor. Hatta bunun içinde bazı paramiliter dernekler dahi var.
"İddia" kelimesinin ne anlama geldiğinden habersiz olanlar, saldırılarını artırarak, haberciliği ve ifade özgürlüğünü hiçe sayıyorlar.
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir diğer nokta, bu linç grubunun aslında neyle ilgili olduğudur. Kayyum atanmasını bekleyen ve bu durumdan rant sağlamayı amaçlayan kişiler, sosyal medyada kendilerini göstererek fırsat kolluyorlar. Amaçları yalnızca kayyum atamasıyla birlikte kendilerine bir çıkar sağlamak ve siyasi olarak avantaj elde etmek. Bu kayyum beklentisiyle harekete geçenler, vakti geldiğinde, "bölücülerle mücadele ettik" gibi söylemlerle kendi menfaatlerine bir rant sağlamaya çalışacaklar.
Benim ise asıl merak ettiğim ve anlamadığım şey, Arvas’ın ve çevresinin neden bu kadar rahatsız olduğudur. Arvas, daha önce 31 Mart seçimlerinden hemen sonra Belediye Başkanı olarak atanmak için başvuruda bulunmuştu. Başvuru yapmak, kayyum atanmak bu kadar ayıp bir şeyse, o zaman neden daha önce bu yola başvurulmuştu? O zaman hiçbir sorun yoktu, bugün ise aynı başvuru niye bu kadar büyük bir problem oldu, sanki ben küfür etmişim gibi ayağa kalktınız. Yapmadığınız şey değil ki! İnsan bir kere yaptığı şeyden bu kadar rahatsız olur mu?
Açıkça ifade ediyorum: Eğer Arvas, belediye başkanı olacağına dair küçük bir ihtimal görsün, İçişleri Bakanlığı ve Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) kapısından ayrılmaz.
Yazılı açıklamalarla hakaretler, tehditler ve ardından trol ordusunun harekete geçirilmesi ile benim sindirme çabasını asla ciddiye almıyorum. Bu tür saldırılar vız gelir, tırıs gider. Ben. Apê Musa'nın, Nagihan Akarsel'in, Ferhat Tepe'nin, Cengiz Altun'un, Hüseyin Deniz'in, Hafız Akdemir'in, Nazım Babaoğlu'nun, Seyfettin Tepe'nin, Metin Göktepe'nin geleneğinden geliyorum. Onlardan aldığım ilham ve güç ile buradayım.
Ben, doğru bildiğimi yazmaya ve halkın haber alma hakkını savunmaya devam edeceğim.