Van Kent Konseyi olağanüstü toplandı: Kayyım girişimini kabul etmiyoruz!
VAN - Toplantıda okunan deklarasyonda, Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlarının görevleri başında olduğu, halkın seçimle belirlediği belediye yönetimlerine yönelik anti demokratik, hukuk dışı, darbevari kayyım girişimlerinin kabul edilmeyeceği belirtildi.
Kentteki bir otelde düzenlenen olağanüstü gündemli Kent Konseyi toplantısına, Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Neslihan Şedal ve Abdullah Zeydan, DEM Parti Van İl Eşbaşkanı Veysi Dilekçi, DEM Parti Van Milletvekilleri Mahmut Dündar ve Zülküf Uçar, ilçe belediyelerinin eşbaşkanları, kentteki sivil toplum örgütleri, siyasi parti temsilcileri ile kent dinamikleri katıldı.
Divan heyetinin oluşturulmasının ardından konuşan Kent Konseyi Eşbaşkanı Fikret Doğan, konseylerin ve bu tür oluşumların özelde kent için genelde de ülke için gerçek anlamda önemli bulduklarını ifade etti. Doğan, "Geleceği kurmak adına konseylerin önemli yeri vardır. Konseye katılım gösteren her şahsiyetin vicdanın sesini dinleyerek katılım sağlıyor. Buraya katılan her bireyin vicdanın sesini duyarak, adaletten ayrılmayan kişiler olarak görüyoruz. Bu anlamda her birimizin kendisini önemsemesi lazım. Onun içindir ki buralar, bu kuruluşlar, bu bir araya gelmeler önemlidir” dedi.
Daha sonra konuşan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan, ilk günden bu yana kenti kentin dinamikleriyle birlikte yöneteceklerini söylediklerini hatırlatan Zeydan, "Biz hiçbir zaman herkesten iyi biliriz, bizden başka hiç kimse bir şey bilemez anlayışında olmadık. Biz ancak birlikte el ele gönül gönüle, omuz omuza verirsek bu kayyım tahribatının üstesinden gelebileceğimize inanıyoruz. Bu anlayışla biz aslında uzun zamandır çalışmalarını yürüttüğümüz kent konseyinde geç de olsa hayata geçirdik" dedi.
‘Kaybedenler her zaman zalimler olmuştur’
Kentin 8 yıldır kayyım rejimiyle ağır bir tahribat yaşadığını belirten Eşbaşkan Zeydan, bu yıkımı da gönül gönüle vererek onarabileceklerini vurgulayarak, şunları söyledi: "Biz aslında hep Van'ı birlik beraberlik gücüne güvenerek, bu ortak akla güvenerek bu yükün altından kalkabileceğimize inandık ve bugün bu birlik bu beraberlik bizi her zamankinden daha da fazla cesaretlendirdi. Bize her zamankinden daha da fazla bir moral motivasyon ve güç kattı. Bu ittifak, bu birlik her şeyin üstesinden gelebilecek güçtedir. Tarih de bize göstermiştir; dönem dönem insanlık tarihinde insanlık çok ağır zulümlerle karşı karşıya kalmıştır. İnsanlık çok acımasız diktatörlerle otoriter rejimlerle de karşı karşıya kalmıştı. İnsanlığa büyük acılar da yaşatmışlardı. Fakat en nihayetinde kaybedenin o zalimler olduğunu kazananın mazlumlar adaletten yana olduğunu tarih bize göstermiştir. Bu salonda olan herkes bu demokrasi, adalet, hukuk ilkelerini savunan herkes aslında çok asil bir mücadelenin de birer parçasıdır. Son süreçlerde özellikle 31 Mart seçimleri ile birlikte AKP'li kayyım gasplarına karşı, zulme karşı adaletsizliğe karşı, Van halkı kendi kimliğini kültürünü, dilini, barışı, demokrasiyi adaleti savundu ve AKP'li adayların bütün devletin imkanlarını kullanmalarına rağmen Van halkı bu hırsızlık ve yoksulluk düzeni olan kayyım düzenine büyük bir itirazla 14 belediyenin 14'ünü de kendi partisine kazandırdı. Van halkı bir tarih yazdı. Tarihte böyle bir şey görülmemiştir. Bizler halkımızın bu duruşuyla halkımızın bu emeğiyle halkımızın bu fedakarlığıyla her zaman gurur duyduk ve böyle asil bir halkın bir evladı bir yoldaşı olmaktan her zaman onur duyduk. Hükümetin, iktidarın bu halkın duruşundan dersler çıkarmasını bekledik. Kendi kendine bir muhasebe yapmasını bekledik. Ne oldu da bu kadar para, vaat baskı tehdit bu kadar devletin imkanlarını kullanmalarına rağmen bu hezimeti yaşadılar. AKP genel merkezinden birkaç kişinin ortak girişimiyle Van halkının iradesine, mazbatasına çökmeye çalıştılar, gasp etmeye çalıştılar, o seçim sonuçlarından hiç dersler çıkarmayarak yeniden bir gasp girişimine soyundular. Orada da Van halkı görkemli bir şekilde kendi iradesini onurunu korudu. Yaşlı anneler, babalar, kadınlar, gençler en solundan en sağına kadar bütün neredeyse siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri bu adaletsizliğe karşı bu zulme karşı halkın iradesini demokrasiyi korudular. Van halkının bu görkemli direnişi, bu adalete sahiplenen direnişi büyük bir dayanışmayı da ortaya çıkardı ve nihayetinde yüksek seçim Kurulu olması gereken bir karar verdi. Biz küçücük bir umutla AKP'nin belki bundan bir ders çıkarmasını beklerken, halkın iradesine saygı duymasını beklerken yeniden halkın iradesini gasp edecek girişimlerde bulunmaya başladılar. Hakkari’yle başlayan, Bahçesaray ile devam eden bu gasp girişimi, bütün halkların varlığını ortadan kaldıran bir rejim düzenidir. Bir yolsuzluk, hırsızlık düzenidir. Soruyoruz bu olumsuzluğu kim kabul eder, en küçük bir AKP belde belediyesini zorla gasp edelim ve oradaki belediye başkanını görevden alalım, Allah aşkına kabul ederler mi? İnsan ne için yaşar? İnsan haysiyeti için yaşar. Siz ısrarla Kürt halkının iradesine çökerek, Kürt halkını zorla demokratik siyasetin dışına itmeye çalışarak kimseye bir fayda sağlayamazsınız. Bu halkın varlığını bu halkın iradesini kabul edeceksiniz."
'Bu irade gaspını bizim kabul etmemiz mümkün değildir'
"Kayyumun nasıl bir hırsızlık ve yolsuzluk düzeni olduğuna en yakından sizler biliyorsunuz” diyen Zeydan, şöyle devam etti: “Eski parayla 12 katrilyon, bugünün parasıyla 12 milyar borç bıraktılar. Küçük de olsa inandıkları bir kesime söylüyoruz; sadece ve sadece hırsızlık yaptılar, sadece ve sadece yolsuzluk yaptılar. Bizler 8 aydır AKP'nin bütün mali kıskacına rağmen, beş kuruş paramız yokken kayyımın on yılda yapmadıklarını 8 ayda yaptık. Halkımız buna şahittir. Biz nasıl yine gideriz bu halkın kalan üç beş kuruşuna daha çökerizin hesabını yapıyorlar. Biz biliyoruz ki siz halktan utanmıyorsunuz peki Allah'tan da mı korkmuyorsunuz? Hani inanç değerlerini temsil ediyordunuz? Bu mudur sizin inancınız? Halkımızın 31 Mart sonrası fedakarlıklarını gördük. Bize düşen de bu halkın bir evladı olarak halkın kazanımlarını halkın iradesini halkın onurunu neye mal olursa olsun korumaktır. Biz bu sözü ilk gün verdik ve bu sözümüzün sonuna kadar arkasında kalacağız. Kimse bu halkın iradesine karşı koyamaz. 'Bak size dava açarız, kimse bize ses çıkarmasın' duruşu mu bekliyorsunuz? Çok beklersiniz. Bu halk asla bu zulmü, bu adaletsizliği kabul etmez. Buradan Türkiye toplumuna da seslenmek istiyoruz. Vicdanlı olan adaletli olan demokrasiye inanan büyük bir kesim olduğunu biliyoruz. Biz Türkiye toplumuna şunu söylüyoruz; gelin Türkiye'nin geleceğini bu üç beş hırsıza kurban etmeyin. Buna hep birlikte karşı çıkalım. Adaleti savunalım, hukuku savunalım. Türkiye toplumunun ihtiyacı budur. Bu günlerde bazı toplumsal barışa yönelik söylemler dile getiriliyor. Sıkılan yumrukların, sıkılan ellere dönüşme ihtimali bile Türkiye halklarının hepsinde büyük bir umut yaratmıştır. Çünkü bu 50 yıllık çatışmalı ortam çoğu şeyi yitirdi. Büyük bir ekonomik yıkım var. İnsanlar yoksulluktan ve fakirlikten kırılıyor. Temennimiz Kürt halkının varlığının inkar edilmemesi, hukukun olması, çatışmaların olmamasıdır. Buradan da yeniden sesleniyoruz; bu halkın varlığına saygı duyun. Bu halkın seçilmişlerine iradesine saygı duyun."
Eşbaşkan Şedal: Vicdan ve adalet karşısında bunlar yenilecekler
Son olarak konuşan Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, “Yerel demokrasinin yerleşmesi için ortak akılla hareket edeceğimizi söyledik ve bunun gereğini yapıyoruz. Halkın dilini, kültürünü tanımıyor, kadın, gençleri ve halkı tanımayan bir iktidar var. Yüzyıldır Kürt halkına karşı bir imha politikası sürdürülüyor. Sürekli, tutuklama, gözaltı, katliam ve iradesinin yok sayıldı. Bugün de yüzyıldır sürdürülen kirli politikaları kayyımlarla devam ettirmek istiyorlar. Vicdan ve adalet karşısında bunlar yenilecekler. Bugün kentin ihtiyacı kayyım atama değil, kentte yaşanan yoksulluk, göç ve diğer sorunlarının çözümüdür. Biz, el ele vererek bu haksızlık ve hukuksuzluğa karşı birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Kayyımlar, ekonomik tahribatın yanında toplum üzerinde çok ağır özel savaş politikaları yürütüldü ve bu gün geçtikçe derinleştirildi. Bunun karşısında durmak hepimizin görevidir. Bizim ittifakımızı ve gücümüzü birleştirerek bu kirli politikalara karşı çıkmamız gerekiyor” diye konuştu.
Kent Konseyi: Darbevari uygulamaları kabul etmiyoruz
Konuşmaların ardından, kent konseyi sonuç bildirisi Divan Başkanı Diba Keskin tarafından okunup görüşe sunuldu. 31 Mart seçimlerinin ardından yaşanan mazbata krizi sürecinin hatırlatılması ve benzeri uygulamanın yeniden hayata geçirilmek istenmesinin belirtildiği deklarasyonda, hiçbir kayyım rejiminin halk tarafından edilmeyeceği ifade edilerek, “Van halkının seçtiği Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan görevinin başındadır. Halkımızın seçimle belirlediği belediye yönetimlerine yönelik anti demokratik, hukuk dışı, darbevari uygulamaları, hukuk dışı kayyım girişimlerini kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Tüm kesimlerin, anti-demokratik bu girişimlerin açığa çıkaracağı ağır toplumsal risklerin farkında olması, gerekli hukuki ve demokratik süreçlerin hızlıca işletilmesi halkın yararınadır. Van halkının; kurumları, demokratik kitle örgütleri, STK’leri, sendikaları ve bir bütün olarak temsilcileri ve öncüleri olarak, özelde ilimizde genelde ise ülkemizde yaşanan ve yaşatılmaya çalışılan anti-demokratik ve kaotik ortamların son bulmasını, ülkemizin ekonomik, sosyal, siyasal vb. tüm konularda insan hak ve özgürlüklerine kavuşması gerektiğini söylüyoruz” denildi.
‘Belediye eşbaşkanlarımızın yanındayız’
Deklarasyonun sonunda ise, şunlara yer verildi: “Halkımız, gençlerimiz ve çocuklarımızın geleceği için insan onuruna yakışır yaşam ve hizmet üretilmesi gerekir. Kentin seçilmiş iradesiyle, demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir yaklaşımla, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik şartına uygun bir belediyecilik anlayışıyla yaşanabilir bir kent kurulması hepimizin sorumluluğundadır. Birlikte bu sorumluluğun gereğini yerine getireceğiz. Halkın gerçek iradesiyle seçilmiş bütün eşbaşkanlarımız ve meclis üyelerimizin yanında olduğumuzu beyan eder ve deklere ederiz.”
Toplantı, Van Baro Başkanı Sinan Özaraz'ın yaşanan kriz ile alakalı hukuksal bilgilendirmesi ve bazı sivil toplum örgütü kuruluşu temsilcilerinin görüş ve önerileriyle sona erdi. (hABER MERKEZİ)