SİNAN OK

Her fikir bir toplumsal karşılık üzerine gelişir ve yayılır. Bu nedenle “sosyolojik hiçbir vaka kendi tarihiile başlatılmamalıdır.” Yani mutlaka bir önceki dönemi de vardır. AKP; kurulup iktidara geldiği 2000’li yılların başında “gömlek değiştirip” eski TC’nin mirasına sırtını dönen, faili meçhuller-katliamlara karşı olan, AB reformlarını uygulamaya çalışan “görece sistem dışı” bir parti olduğu ifade ediyordu. “Sistem dışılığı” laikçi-natocu kliğin “irtica hortladı” söyleminde somutlaşıyordu.

Rejimin iç çekişmeleri nedeniyle 2008 yılında hızlıca kapatma davası açılan ve kapatılmaktan 1 oy ile sıyıran ancak hazine yardımı kesilen AKP, 2011 yılında Roboski Katliamı ile rejime dahil edildi. Öncesinden de Necip Hablemitoğlu’ndan Uğur Kaymaz’a, Hrant Dink’ten Rahip Santoro’ya birçok faili meçhul cinayet işlenmişti. Muktedir olmamaktan yakınan AKP iktidarı, bu katilleri söylemsel olarak kendi sorumluluğunda görmeyen ve başka odaklara işaret eden bir yaklaşım içindeydi. Ancak çıkış koşullarında YÖK’e, DGM’ye, MGK’ye, DPT’ye ve önceki dönemin önemli kurum ve yapılarına muhalif olan AKP, birer birer bu kurumların işlevlerini yerine getiren bir aparata döndürüldü.

Roboski’de Türkiye rejimi adına işlenen bu katliamdan dolayı bugüne kadar herhangi bir kişi yargılanmış değildir.Bu katliam ile önceki dönemlerde 33 Kurşun’dan Dersim’e varana kadar birçok katliamı eleştiren AKP,  kendi döneminin ilk kitlesel katliamını işlemiş oldu. Güya “Oslo görüşmeleri” ve “Çözüm Süreci” devam ederken işlenen bu katliam bugünlerdeki tartışmalara da ışık tutabilir. Orhan Gökbakır, Çiviyazıları’ndan çıkan “Faili Mechul Cinayetler Tarihi” kitabında, faili mechul cinayetlerin bu ülkede bir tarz-ı siyaset olarak uygulandığını belirtiyor. Bu kitapta 1975-88 yıllarıarasında failleri meçhul 1.786 cinayet işlendiği belirtilmiş, 1988-98 arası için de “isim ve yer belirterek” 1.554 kişi faili meçhul olarak listelenmiştir. Ancak bu dönemlerde işlenen, Maraş, Çorum, Sivas katliamları bu listelerde yok. Köy yakmaları ve boşaltmalarında yaşamını yitirenler yok, çatışmalarda vuruldu denilip (U. Kaymaz Örneği gibi) katledilenler yok.

Hukuk devletlerinde iktidarların sorumluklarının sınırı, hukukla belirlenir ve yaşam hakkının korunmasında bu sınır, can güvenliğinin sağlanmasıdır. Birçoğu açıkça insanlığa karşı suçkategorisinde olan bu katliamların sorumlusu iktidardır. Türkiye’de AKP iktidarı döneminde Roboski (2011), Gezi (2013), Kobane (2014), IŞİD Katliamları (Amed, Suruç, 10 Ekim Ankara, Antep, Reyhanlı, vd.) süreçlerinde iktidar yaşam hakkını korumamış, katilleri tespit etmemiş ve bu kitlesel katliamların sorumlularını yargı önüne çıkarmamıştır. 1 Kasım 2015 seçimlerine, bu kanlı cinayetler ikliminde gidilmesi adeta planlanmıştır. Sonrasında “kent savaşları” kapsamında yaşamını yitirenler de faili meçhul cinayetler kategorisindedir. Örneğin Hacı Lokman Birlik, Aziz Yural, Taybet İnan, Tahir Elçi’nin ve Cemile Çağırga’nın katilleri meçhuldür. AKP iktidarı bu cinayetleri yargıya taşımamış gerçek sorumlular bu hukuk sistemiyle açığa çıkmamıştır. Bu süreçte yaşamını yitiren yüzlerce kişinin faili halen meçhuldür.

AKP döneminde yeni bir tür faili meçhul türü de Gülistan Doku ve Rojin Kabaiş vakalarındaki gibi kadına yönelik şüpheli kayıp, ölüm ve intihar vakalarıdır. Erkek devlet aklının kasıtlı olarak yaptırımsız bıraktığı eril failler kadınlara yönelik bu kitlesel kırımı uygulamakta ancak sorumlular yakalanamamaktadır. AKP döneminden önce de olan ama ekonomik kriz koşulları derinleştikçe yaygınlaşan başka bir faili meçhul cinayet sistemi de işçi ölümleridir. Tespit edilebilen verilere göre her gün 5-6 işçi eve tabutla geri gönderilmektedir. Bu katliamcı işleyişin önüne geçmesi gereken, tedbir alması gereken iktidar tam tersine sermayenin rantını önceleyen politikalara abanmaktadır. Soma’da Şirvan’a Ermenek’ten İliç’e kitlesel işçi ölümlerinin asıl sorumluları yargı önüne çıkarılmadığı sürece bu zincirleme failimeçhul cinayetler serisi devam edecektir.

AKP döneminde kimsesizler mezarlığına gömülen kişi sayısında ciddi artışlar yaşanmıştır. Bu konuda resmi bir veri açıklanmasa da Suriye iç savaşı, Türkiye’nin Suriye’de devam eden işgal durumu, Türkiye’nin mülteci geçiş güzergahı olması, Türkiye’de kimliksiz, haymatlos veya sığınmacı konumunda olan kişi sayısının milyonlarla ifade edilmesi sonucunda bu nüfusa yönelik suçlar ve cinayetler de artmıştır. Çoğunlukla hukukları korunmayan mültecilerin Ankara Siteler’deki gibi “toplu yanmaları” ya da Zonguldak’taki (Vezir Mohammad Nourtani vakası) gibi hunharca katledilmelerinin açığa çıkması durumlarında mesele yargıya taşınmaktadır. Örneğin Van gölünde 70’e yakın mültecinin boğularak katledilmesi vakasında tutuklu olan kişi sayısı 1’dir. Bu nedenle bu kapsamdaki cinayetlerin de asıl failleri meçhuldür.

 

AKP döneminin hiç tartışmaya açmadığı diğer bir faili meçhul sahnesi 15 Temmuz Katliamı’dır. Sayısı net olmamakla birlikte 300’den fazla insanın yaşamını yitirdiği bu darbe girişiminde asıl failler ve darbenin siyasi aktörleri net olarak yargı önüne çıkarılmadı. Bugün darbeci diye yargılananların önemli bir bölümünün bu cinayetlerle doğrudan bir ilgisi bulunmazken tam tersi hukuki, siyasi ve ahlaki sorumluluğu olan bir çok aktör de ne siyasi ne de hukuki sorumluluklarını henüz yerine getirmemiştir.

20 Temmuz 2016 OHAL darbesi ile toplumsal yaşamda bir karadelik olan KHK’lerle de faili meçhul cinayetler işlenmiştir. Aradan geçen 8 yıldan sonra hakkında bir mahkeme kararı çıkmayan, OHAL komisyonunun veya OHAL idare mahkemelerinin “Pardon, Siz Terörist Değilmişsiniz” dediği ve işine iade ettiği yüzlerce kişi artık yaşamıyor. KHK ile bu kişilerin yaşam, sağlık ve emek hakları taammüden,ihlal edilmiş ölümlerine giden yol hızlandırılmıştır. KHK’li iken ölen “ama işine iade edilenler” AKP’nin faili meçhul listesindedir.

AKP DGM’lerin adını değiştirip kendi DGM’lerini açtı ve her biri bir hukuk doğrama makinasına döndü. AKP’nin yaygın faili meçhul cinayetlere imza attığı başka bir alan da cezaevleridir. Neredeyse her hafta özellikle de siyasi nedenlerle tutsak edilmiş kişilerden ölüm haberleri kamuoyuna yansımaktadır. Bunların önemli bir bölümü zamana yayılmış idam cezaları olarak da ifade edilebilir. İktidar cezasını doldurmuş tahliye edilmesi gereken hükümlüleri bile bırakmamaya uğraşmaktadır. Cezaevi gözlem ve idare kurulları bu yaşam hakkı ihlali rejiminin tetikçiliğini yapmaktadır. Yazıyı bitirirken 90’lardaki “Beyaz Toros’ların yerinin, şimdilerle SİHA’larla doldurulduğunu” ifade edebiliriz. Tıpkı 90’lardaki yargısız infazlar gibi artık sınır aşırı şekillerde cinayetler işlenmektedir. İktidar ne Roboski’de ne de artık günlük yaşamın rutin haberleri arasına giren SİHA Cinayetlerinde sorumluluğunu görmemektedir. 2013 yılında çözüm süreci devam ederken Paris’te Kürt Kadınlar katledildiğinde iktidar sözcüleri sessiz bir politika ile izlediler. Ancak bu kişilerin memleketlerin de defnedilmeleri dönemin koşullarında engellenmedi. Konjuntür değiştikten sonraki politik yaklaşımdaki değişiklik için 2. Paris cinayetleri sonrasında Sanatçı Mir Perver’in cenazesine yönelik tutum incelenebilir.

Yukarıda verilen vakalar/cinayetler listesi birçok özel başlıkla daha da uzatılabilir. Örneğin; Askerde iken “intihar etti” denilenler, “Zırhlı araçların ezerek öldürdüğü kişiler” Sınır boylarında sorgusuz sualsiz öldürülen kolberler/kaçakçılar/çobanlar…” “genel olarak dur ihtarına uymadığı için vurulanlar” “Ekonomik kriz nedeniyle intihar edenler” gibi bir çok kategori de iktidarın sorumlu olması gereken cinayetlerdir. Yazımızı bitirirken helikopterden atıldığı iddiasıyle gördüğü işkenceye dayanamayıp yaşamını yitiren Servet Turgut’un da AKP döneminde işlenen bir faili meçhul olduğunu ifade edelim. Birlikte toplumsal yaşamı inşa edemeyen fikirler ölümün taşeronluğunu yapmaktadır. 

Yeni bir çözüm sürecinin adresinin TBMM olduğunun sık sık ifade edildiği bu günlerde TBMM’de AKP döneminde işlenen faili meçhullerin incelenmesine dair bir meclis araştırması komisyonu kurulabilir. 1993 yılında böyle bir komisyon kurulmuştu. Hala o aşamadayız yani! Öte yandan o dönemdeki katillerin neredeyse tamamı AKP politikaları ile “zaman aşımından” faydalandılar. Şimdikiler için de zaman çok hızlı ilerlemekte!