Gültan Kışanak: Tarihe not, Bu dava Kürt sorunu davasıdır
Namık Kemal Dinç’in moderatörlüğünü üstlendiği Artı Özel’in bölüm konuğu Kürt siyasetçi Gültan Kışanak oldu. Kışanak, Kobanê Davası kapsamındaki savunmasının içeriğine, siyaseten aldığı görevlerin toplumsal sorumluluklara, çatışma çözümü deneyimlemiş ülkeleri ziyaretine ve çözüm sürecine ilişkin konuştu.
‘TÜM ÖTEKİLER ADINA DAVACIYIM’
Kobanê Davası kapsamında 7 yıl 7 ay tutuklu yargılanan Kışanak’ın savunmaları ‘Davacıyım’ adıyla kitaplaştırıldı. Kışanak, Dipnot Yayınları’ndan çıkan kitaba neden ‘Davacıyım’ adını verdiğini şöyle açıkladı:
“Savunmaları kitap yapma fikri de hakikati tarihe mal etme çabasıyla ortaya çıktı. Hakikatin bu kadar ters yüz edilmesi ve seçim meydanlarında da politik bir argüman olarak kullanılması ve az çok kamuoyunda bir alıcısının da olması beni davacı olmaya teşvik etti. Sadece tavır alarak tutum alarak bu işi düzeltemezsin. Çıkıp hakikati anlatman lazım, bu hakikat üzerinden davacı olman lazım. Tarihi doğru yere oturtmak lazım. benim Bütün kimliklerim de ‘öteki’ bir araya gelmiş. Kadın, Kürt, Alevi, demokrat, solcu, sosyalist… Sistem bu kimlikleri her zaman kriminalize ve terörize ediyor. O zaman kadınlar adına davacı olacağım. Tüm ötekiler adına davacı olacağım. Çözüm sürecini kriminalize etmeye suçmuş gibi göstermeye çalışanlardan, kadınların özgürlük mücadelesini 25 Kasım yürüyüşlerini, 8 Mart mitinglerini suç gibi göstermeye çalışanlardan, Kürtlerin kendi ana dil hakkıyla ilgili yaptığı etkinliklerini suç gibi gösterenlerden, Newroz’u suç gibi gösterenler kimse ise ben onların hepsinden davacıyım.”
GAZETECİLİK, BELEDİYE BAŞKANLIĞI, MİLLETVEKİLLİĞİ: MUTFAĞA DAHA ALIŞKINIM
Kışanak, uzun yıllar yapmış olduğu gazetecilik, belediye başkanlığı, genel başkanlık, milletvekilli görevleri arasından en çok hangisiyle kendini bağdaştırdığı sorusuna karşılık, işin mutfağında olmayı sevdiğini söyledi. Kışanak devamında şu ifadeleri kullandı:
“12-14 yıl aktif gazetecilik yaptım. Mutfağa daha alışkınım yani kamuoyunun önünde olmaya çok alışkın değildim. Fakat milletvekili olunca halkın senden bir beklentisi var; bir görev aldın bir sorumluluk aldın bunun gereğini yapmalıyım diyorsun. Kürt sorununun demokratik çözümü artık çok kritik bir yerde duruyor ve hepimiz bütün gücümüzü buraya yığıp ve bu sorunu çözmeliyiz diyoruz öbür türlü ömür boyu muhalefet olmak da şu demek oluyor: Sen söylüyorsun söylüyorsun ama yaptırım gücün az, bir şeyleri çok değiştiremiyorsan toplum seninle birlikte bu talepleri haykırıyor. Sen onların taleplerinin sözcüsü oluyorsun, toplumsal örgütlenmeyi büyütüyorsun, değiştirme konusunda bir çaba ortaya koyuyorsun. Fakat o milletvekilliği dönemimde mesela mecliste çok sinirlendiğim zamanlar oldu çünkü duvara konuşuyor gibisin. Parlamentoda öyle sinyal kırıcılar var. Sen buradan ne söylersen söyle iktidar grubuna geçmiyor.
‘TERCİH DEMEK POLİTİKA DEMEK’
Belediye başkanlığında hem halkla iç içesin hem mutfaktasın iş icranın başındasın. Belediye başkanlığı da hem politik hem de bir hizmet makamıdır. Sonuçta bu bardağa su mu dolduracak, bardağı boş mu buraya koyacaksın. Bu da bir politik tercih. Hayat tercihlerden ibaret ve tercih demek politika demek. O politikalarını hayata geçirme ve bir icra zemini olması anlamda ben daha verimli bir yer diye düşünüyorum. Fakat şöyle bir kayyım siyaseti gibi bir açmazımız var. Türkiye'deki yerel yönetimler şu anda işlevini yitirme pozisyonuna kadar indirgediler."
ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜNDE DÜNYA DENEYİMLERİ
Çözüm sürecine ilişkin konuşan Kışanak, dünya’da çatışma çözümü ülkelerin deneyimlerine değindi. 2007 yılından başlayan yurt dışı temaslarına değinen Kışanak, bu ziyaretlerinin çözüm sürecine katkısı ve demokratik özerklik ve kongre modellerinin doğuşuna dair anekdotlara değindi:
“Çatışma çözümü konusunda 2009 Oslo meselesiyle birlikte biz DTP olarak daha 2007'de seçimden sonra parlamento grubunu ve parti yönetimini bir kamp yaptık, demokratik özerklik ve çözüm programı da oradan çıktı. Deklare ettik, sonra parti kongresinde onu partinin resmi belgesi haline getirdik ve Dünya ne yapmış, nasıl çözmüş, biz ne yapabiliriz oralara baktık. İrlanda'ya da gittim, oradaki deneyimi ve süreci yürüten dönemin Adalet Bakanı ile görüştük. Kuzey İrlanda'ya geçip İngilizlerle görüştük. Bölünmüş bölgeyi nasıl bir hafıza ve yüzleşme mekanına çevirdiklerini gördük.
Güney Afrika'ya da gittik. Kolombiya’da kent merkezindeki büyük bir meydanında halk, oturma eylemi gibi bizdeki demokratik çözüm çadırlarına benzer çadırlar kurulmuştu. Serbest kürsü tartışmalar yapıyordu. İrlanda açısından benzeşen ve farklı taraflarımız da var. Güney Afrika konusunda da çarpıcı olan kısmı şuydu ortak cephe kongre meselesi. Toplumsal muhalefeti çözüm konusunda kongre zemininde bir araya getirme konusunda Güney Afrika çok iyi bir model Biz aslında Güney Afrika'daki kongre modeli. Biz de HDK ve DTK gibi kongreleri yapmaya çalışıyoruz.”
PEDAL ÇEVİRME TEORİSİ: NE OLURSA OLSUN MASANIN DEVRİLMEMESİ
Bizdeki 2013-2015 arasındaki süreçte de parlamentoda kurulan komisyonun yaptığı birinci tespit şuydu; Ne olursa olsun masanın devrilmemesi. Çevirme teorisi gibi pedal çevirmeyi durdurduğunu Eee çatışma çözüm süreçlerindeki en önemli şey bu masanın devrilmemesi ve bir şekilde tarafları masada tutacak yol yöntemlerin mutlaka bulunması gerekiyor. 2015'te sert bir şekilde yıkıldı. Bugün buradan baktığımızda en çok şunu neden taraflar yeniden masaya çağıracak, masaya oturtacak bir politik toplumsal basınç açığa çıkarılamadı ya da sivil inisiyatif açığa çıkmadı? Sivil inisiyatifler güçlü bir barış inisiyatifin örgütlenmesi gerekir diye bir çıkarsama yapmamız gerekiyor."