Hakkari’de 23 Nisan 2009’da evinin yakınındaki tepelikte oyun oynayan Seyfullah Turan’ı uzun namlulu silah dipçiğiyle ağır yaralayan Özel Harekât Polisi Bahadır Turan’ın, ‘nitelikli yaralama’ suçundan yargılandığı davada Yargıtay hükmü onadı ve 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Bahadır Turan tutuklandı.

Dipçik davası Sanığı Bahadır Turan cezaevine gönderildi

Hafızalarda ‘Dipçik Davası’ olarak yer edinen davada 2022 yılının haziran ayında sanık polise 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmişti. Elazığ 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen cezaya hem Seyfullah Turan’ın hem de sanık Bahadır Turan’ın avukatlarının yaptığı itiraz İstinaf Mahkemesi tarafından reddedildi. Mahkemenin ret kararı üzerine Seyfullah Turan’ın avukatı Murat Timur, Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulundu. Yargıtay bu talep üzerine temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükmün düzeltilerek onanmasına, karar verdi. Yargıtay’ın bu kararıyla 6 yıl 3 ay cezaya çarptırılan sanık polis Bahadır Turan, tutuklanarak Üsküdar Paşa Kapası Kapalı ceza infaz kurumuna gönderildi.

 ‘Cezasızlık, yeni ihlaller doğuruyor’

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Seyfullah Turan’ın avukatı Murat Timur, “Türkiye’de insan hakları ihlallerinin oluşumunda cezasızlık politikası önemli bir sorun olarak güncelliğini hala korumaktadır. Özellikle ağır insan hakları ihlallerinin cezasız kalması yeni ihlallerin oluşumunda önemli bir faktör olarak gözükmektedir. Bu dosyamızda da sanık polis memurunun cezasız kalması için başta görevsizlik, yetkisizlik ve dava nakli olmak üzere tüm argümanlar yargı kurumları tarafından kullanıldı. Bu dosyada da polis memuruna verilen hapis cezası ile sanığın kısa süre içerisinde kapalı cezaevinden açık cezaevine, oradan da denetimli serbestlik kurumu ile normal yaşamına devam edeceği bilinmektedir. Bu sebeple mahkemece hakkaniyete uygun adil bir yargılama yapıldığını söylemek mümkün değildir” dedi.

 ‘Dava, güvenlik sorunu yokken oradan oraya nakledildi’

Davanın yıllarca oradan oraya nakledilirken herhangi bir güvenlik sorununun olmadığına dikkat çeken Timur, “Davanın naklini gerektirecek bir koşul olmamasına rağmen mağdur ve yakınları ile avukatlarının davayı takip etmesini zorlaştırmak için 1500 km uzaklıktaki Isparta iline davanın nakledilmesi gerek siyasi gerek yargı makamlarının cezasızlık politikasını açıkça ortaya koymaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına rağmen bu defa 650 km mesafedeki Elâzığ iline yargılamanın alınması bu illerdeki mahkemelerin görevsizlik kararları ile uzun bir süre yargılama yapmaması yargı kurumlarının Anayasa mahkemesi kararını uygulama konusunda istekli davranmadıklarını göstermektedir. Sonuç olarak siyasi iktidarın ve yargı kurumlarının cezasızlık politikasına karşı mağdur vekilleri olarak yaklaşık 15 yıldır hukuk mücadelesi vermekteyiz. Siyasallaşmış bir yargıdan adil bir yargılama kararın çıkması mümkün olmamakla birlikte hukuk mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” şeklinde ifade etti.

‘Yargı cezasızlık uygulamalarından vazgeçmelidir’

Böylesi davaların normalde emsal kararlar açısından önemli olduğunu fakat cezasızlık politikaları yüzünden bu davanın emsal karar oluşturmayacağını vurgulayan Timur, öncelikle yargının bu uygulamalardan vazgeçmesi gerektiğini aktardı ve şunları ekledi: “Kamu görevlilerinin şüpheli ya da sanık olduğu dosyalarda yargı makamlarının etkili bir soruşturmada istekli davranmadıkları, yargı ve siyasal makamların devleti koruma güdüsüyle hareket etikleri bilinmektedir. Özellikle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, davanın nakli, görevsizlik ve yetkisizlik ya da soruşturma izni vermeme gibi gerekçelerle cezasızlık politikasının yerleşik bir hal aldığı yargı uygulamalarından gözükmektedir. Politik yargılamalarda alınan basit cezanın tamamını cezaevinde infaz etmeye çalışan siyasal yargı, polis memurunun aldığı cezada ise korumacı bir yaklaşım ile sanığın kısa sürede cezaevinden tahliyesini sağlayabilecektir. Bu sebeple dosyamızın başka dosyalar bakımından caydırıcı bir niteliği olacağını düşünmemekteyiz. Esasen siyasal iktidarın ve yargı kurumunun cezasızlık politikası devam ettiği sürece Türkiye’de ağır insan hakları ihlalleri artarak devam edecektir. Bu da yargıya olan güveni dip noktaya düşürmektedir.”

Ne olmuştu?

Hakkari’de Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kapatılmasına karşı 23 Nisan 2009 tarihinde yapılan protesto eylemleri sırasında Özel Harekat Polisi Bahadır Turan, 14 yaşındaki Seyfullah Turan’ı kafasına silah dipçiğiyle vurarak, ağır yaraladı.

Turan, günlerce yoğun bakımda kalırken Polis Bahadır Turan hakkında “kasten öldürmeye teşebbüs ve işkence” suçundan dava açıldı. “Güvenlik” gerekçisiyle Isparta 3’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilen dosyada, sanık polise, “Polisin meşru müdafaa halinde ve psikolojisinin bozuk olduğu, zor kullanma yetkisini kullandığı” gerekçesiyle 6 ay 7 gün hapis cezası verildi. Bu ceza 2 yılın altında olduğu gerekçesiyle para cezasına çevrildi.

 

Seyfullah Turan’ın avukatları, kararın Yargıtay tarafından onanması üzerine 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Yaklaşık 3 yıl sonra başvuruyu karara bağlayan AYM, 9 Kasım 2017 tarihli kararında, Seyfullah Turan’ın “işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine” ilişkin başvurusunu kabul edilemez buldu. Turan’ın “yaşam hakkının ihlal edildiğine” ilişkin başvurusunu kabul eden AYM, yeniden yargılama kararı verdi.

AYM’nin dosya ile ilgili duruşmanın yakın bir kentte görülmesine karar vermesinin ardından duruşma Elazığ’a taşındı. Sanık polis Turan’a bu kez 5 yıl hapis cezası verildi. Bunun üzerine Seyfullah Turan’ın avukatları Murat Timur ve Münip Ermiş, bu kez sanık polisin “öldürmeye teşebbüs” suçundan cezalandırılması talebiyle İstinaf Mahkemesi’ne başvurdu. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, cezayı az bularak yerel mahkemeye gönderdi. Yeniden yapılan yargılamada Elâzığ 3. Ağır Ceza Mahkemesi, polis Bahadır’a 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi.

HABER: Serhat News