OKTAY CANDEMİR 

Ne zaman asgari ücret konusu açılsa, devlet büyüklerimiz yine o meşhur toplantı masasına oturur. Ama nasıl bir ciddiyetle otururlar! Sanki konu asgari ücret değil,  savaş kararı alınacak. Konu da sıradan bir ücret değil, memleketin ruhunu şekillendirecek bir karar! “23 bin mi olsun, 25 bin mi?

Bu toplantıların havası, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarını aratmıyor. Sanırsınız askeri hareket kararı değil de, asgari hareket başlatacaklar! Sınıra zam yığınağı yapıyorlar!

Belki de güncellenen “kırmızı kitaba” asgari ücreti de eklemeyi düşünüyorlardır, kim bilir? Mesela Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 'Uptade' (güncelleme vurgusu)… Öyle bir hevesle söylüyor ki, sanki İngilizce öğrenmenin sevinciyle herkese “Bakın, ben de biliyorum!” der gibi. Belli ki, o da googleden ezberlemiş, bize satıyor!

Fakat asgari ücret olunca herkes bir duruyor. Devleti yönetenler, Rojava'ya  milyar dolarlık askeri operasyonlar için kararlılık gösterirken, iş, işçiye gelince masanın altına giriyorlar! 23 bin yerine 25 bin yapılsa asgari ücretle çalışan birden bire lüks villada yaşayacakmış gibi davranıyorlar! Sanki balkonlardan fil hortumuyla su içilen bir ülke oluruz diye endişe ediyorlar.

Rahat olun, asgari ücreti 25 bin yapınca kimse tokluktan ölmez!

Açlık sınırının 50 bin TL olduğu ülkemizde asgari ücret için en iyi teklifi 29 bin veren Türk-İş, bu teklifi kabul edilmeyince masayı terketti. Boşuna uğraşmayın, reisin gönlünden ne koparsa!

Süleyman Demirel'e sormuşlar; " Zam yaptınız mı?"... " Biz yapmadık, geldik, kucağımızda bulduk. Düşündük bu zammın üzerine oturalım mı, oturmayalım mı. Oturamadık yoksa civciv çıkacaktı"
Şimdi asgari ücrete zam tartışmaları buna benziyor.  Ya civciv çıkacak, ya da işçiyi emekçiyi memnun edecek (Bu küçük bir ihtimal) edecek bir karar alacaklar.

Konuya asgari ücrete yapılacak zam tartışmalarına gelince haliyle insanın aklına Levent Kırca'nın zam skeci geliyor. Ama fark şu ki, o skeçler güldürürdü; bugün izlediğimiz bu gerçekler ise hüzünle karışık bir kahkaha atmaya zorluyor insanı. 

Bütün dünyaya yeni yıla yeni umutlarla mutlu şekilde girerken, bizim vatandaşlarımız bu asgari ücret zammı yüzünden her yeni yıla mutsuz giriyor. 2025'ten itibaren asgari ücret zammını Haziran-Ağustos gibi yapmalarını arz ederim!

Bir İngiliz bakan, bir Fransız bakan ve Türk bakan oturmuş konuşuyor. İngiliz bakan, asgari ücretin 6000 papel olduğunu, halkın 3000 papel harcayıp geri kalanı biriktirdiğini söylemiş. Fransız bakan ise asgari ücretin 3000 papel olduğunu, halkın bu parayı hemen harcadığını, ama diğer günlerini nasıl geçirdiğini anlamadığını dile getirmiş. Sıra bizim Türk bakana gelince, gülerek şöyle demiş:
“Bizde açlık sınırı 1000 papel, asgari ücret 600 papel. Geri kalan 400 papeli nereden buluyorlar, biz de onu bilmiyoruz!”

Eskiden güldüğümüz bu fıkra, bugün gerçeğin ta kendisi oldu. Çünkü mesele, asgari ücretin iki bin lira artmasıyla birilerinin hayatının gerçekten değişeceğine inanmak ya da inanmamak değil. Asıl mesele, bu tartışmaların yıllardır bir ironinin, bir kara mizahın ötesine geçememesi.Belki de Aziz Nesin’in “Biz adam olmayız” dediği o günü hatırlamak gerek. O günlerin mizahı, bugünkü gerçeğimiz oldu.