Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993 tarihinde askerlerin evleri taraması sonucu yaşanan katliamın üzerinden 31 yıl geçti.

Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın'ın şüpheli şekilde öldürülmesinin ardından Lice merkez ablukaya alındı ve evler-işyerleri rasgele tarandı. Saldırılarda 15 sivil katledildi, bir asker de öldü. 401 ev, 242 işyerinin ağır hasar gördüğü, binlerce kişi de zorunlu göçe maruz kaldığı katliamla ilgili dava cezasızlıkla sonuçlandı.

TÜRKİYE TAZMİNAT ÖDEDİ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giden dosyada, Türkiye'nin mağdurlara "dostane çözüm" teklifiyle "yaşam hakkını ihlalden" 2001'de tazminat ödedi. Sorumluluğunu kabul edip tazminat ödeyen Türkiye, faillerin cezalandırılması konusunda aynı isteği göstermedi.

20 YIL SONRA DAVAYA DÖNÜŞEBİLDİ

Katliama ilişkin başlatılan hukuk mücadelesi, katliamın 20'nci yılında, 2 Eylül 2013'te ancak davaya dönüşebildi. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu ve Tim Komutanı Üsteğmen Tünay Yanardağ sanık olarak yer aldı.

BERAAT KARARI ÇIKTI

Dava Diyarbakır’da açılsa da yargılama "güvenlik" gerekçesiyle önce Eskişehir'e ardından İzmir 1'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne nakledildi. 2014 yılında başlayan yargılama sonucunda, 7 Aralık 2018'de karar verildi.

Mahkeme, sanıklardan Tünay Yanardağ'ın ölmüş olması nedeniyle hakkındaki davanın düşürülmesine, Eşref Hatipoğlu'nun ise üzerine atılı suçları işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verdi.

DAVA DÜŞÜRÜLDÜ

Davanın Yargıtay'daki temyiz süreci devam ederken sanık Hatipoğlu da 7 Ağustos 2022'da öldü. Bunun üzerine davaya bakan Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi, beraat kararını bozarak, ölen Hatipoğlu’nun durumunun da incelenerek karar verilmesi için, dosyayı yerel mahkemeye gönderdi.

Dosyanın geri geldiği İzmir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi, davanın taraflarına haber vermeden, davanın düşürülmesine karar verdi. Davanın düşürülmesi kararına karşı ise Yargıtay'a yapılan itiraz başvurusunun incelemesi ise sürüyor.

'TEMYİZ KARARINI BEKLİYORUZ'

Faillerin cezalandırılması için yıllardır mücadele yürütenlerin başında ise Lice Adalet Arıyor Platformu üyeleri geliyor. Katliamda, eniştesini Ali Şanlı'yı kaybeden ve birçok yakını yaralanan Platform Sözcüsü Şiyar Kaymaz, süreçle ilgili şunları söyledi:

"1993'te 5 gün boyunca Lice bombalandı. Bunun sonucu 402 ev 206 iş yeri 1 7ölüm gerçekleşti. Yani bir şehir komple yok edildi. O süreçten bu güne geçen 31 yıllık süreçte bu suçu işleyen failleri ile yüzleştirilme yaşatılmadı.

2014 yılında bir dava açıldı ve o süreçte dava ciddi anlamda bir yol kat etti, ama cezasızlık politikalarının uygulandığı bu süreçlerde her dava gibi bu davada durduruldu. Yargılanan Eşref Hatipoğlu, zorla mahkemeye getirilmişti. Tünay Yanardağ'ın öldürüldüğü söylenilmişti, ama bir türlü otopsi yapılamadı.

Ölen o 17 insanın aileleri, yakınları ise halen bu davanın akıbetini ve faillerin açığa çıkarılıp cezalandırılmasını istiyor. Şu an dosyada fail olarak yargılanan 2 kişi vardı. Birinin ilk mahkemede öldürüldüğü söylenilmişti. Hatipoğlu da bir buçuk yıl önce öldü. Bu yüzden de şu an temyiz kararını bekliyoruz."

'HESAP SORULMUYOR'

Dünyada savaş ve katliam örneklerinin çok olduğunu, bunların çoğunlukla cezasızlıkla sonuçlandığını ifade eden Kaymaz, bu durumun ulus-devletlerin karakterleri olduğunu dile getirdi.

Avrupa'da sembolik de olsa katliamlara ilişkin hesap verme yönünde adımlar olduğunu dile getiren Kaymaz, Türkiye'de ise bu tür katliamlarda henüz ne bir çalışma yapıldığını ne de adım atıldığını ifade ederek şöyle devam etti:

"Bunun Dêrsim Katliamı boyutu var Zilan Katliamı boyutu var, yani birden çok katliam var. Fakat bunların hesapları verilmedi, cezasızlık politikalarıyla üzerleri kapatıldı. Bu cezasızlık politikalarının sonucunda bir diğer katliamın gerçekleşmesine neden oldu.

Biz eğer bugün Zilan Katliamı'nın hesabını sormuş olsaydık herhalde Dêrsim Katliamı gerçekleşmiş olmazdı. Eğer Dêrsim'in hesabı sorulsaydı Licê gerçekleşmezdi, yine Licê'nin hesabı sorulmuş olsaydı, Roboskî Katliamı gerçekleşmezdi.

Şu anda Roboskî'nin hesabı sorulmadığı için başka katliamlarda her an yaşanabilir. Bu katliamların temel nedeni cezasızlık politikalarıdır."

CEZASIZLIK POLİTİKASI

Kim olduğuna bakılmaksızın faillerin cezalandırılmasının başka katliamların yaşanmasının önüne geçeceğini dile getiren Kaymaz, şunları söyledi:

"Bu sadece Licê Davası değil, Vartinis, JİTEM Davası, Kızıltepe Davası ve bütün 'yüzleşme davası' dediğimiz davalarda bu cezasızlık politikası uygulanıyor. Yani biz bu davaların takibini tabi ki yapıyoruz ve yapacağız da.

Hukuki boyutunu daima işleriz, fakat önemli olan toplumsal boyuttur. Hukuksal boyutlar sadece bir metottur, ama toplumsal boyut hepimizin vicdanıdır. Vicdanlarımızı eğer biz bu noktada toplumla tam olarak bütünleştirmezsek, toplum vicdanını rahatlatmazsa bu tür davaların hukuksal boyutta kâğıt üzerinde ya ceza mahkemelerinde aklanması ya da cezasız bırakılması önemli değil.

Ama toplumun kendisinin bir zati bu noktada vicdanının oluşması bu tür davaların daha doğru bir temelde yaklaşılmasına da katkı sağlanacaktır."

'BİR BARIŞ SÜRECİ OLACAKSA BUNUN İLK AYAKLARINDAN BİR TANESİDİR'

Olaya bir dava olarak bakmadıklarını, toplumsal barışın ilk ayağı olarak gördüklerini söyleyen Kaymaz, şu ifadeleri kullandı:

"Lice'de her boyutuyla bir katliam gerçekleştirildi. Biz mahkemede de şunu belirttik. Bütün güvenlik güçlerini tamamen zan altında bırakmıyoruz, ama orada birileri hem güvenlik güçlerini hem öğretmeni öldürdü. Yani Licê Davası'nın Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın ailesiyle beraber takip ettiğimiz bir davadır.

Toplumsal yüzleşme için gerçekten çok önemli bir dava. Yani eğer yarın önümüzde bir barış süreci olacaksa bunun ilk ayaklarından bir tanesidir Licê Davası. Çünkü toplumun farklı kesimlerinin bulunduğu ve farklı yurttaşların zarar gördüğü bir davadır. Birbirine kırdırılan bir toplum var ve bu insan aynı mahkemede beraber sandalyeye oturup faillerin açığa çıkmasını talep etti."

'UNUTTURMAYACAĞIZ'

Kaymaz, katliam davalarının yüzleşme noktasında önemli bir yerde durduğuna işaret ederek, "Bu davaları unutmamamız lazım ve daha çok toplumsal alana açmamız kamuoyuna duyurmamız gerekiyor. Eğer bir çözüm ve yüzleşme komisyonu gibi bir çalışma yürütülecekse bunun en başında bu davaların üzerinden gidilmesi gerekiyor. Licê Katliamı'nın 31'inci yılında bir kez daha hayatını kaybedenleri anıyoruz. Katliamı unutmayacağımızı, unutturmayacağımızı, davanın daima takipçisi olacağımızın sözünü veriyoruz" diye belirtti. (MA)

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993 tarihinde askerlerin evleri taraması sonucu yaşanan katliamın üzerinden 31 yıl geçti.

Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın'ın şüpheli şekilde öldürülmesinin ardından Lice merkez ablukaya alındı ve evler-işyerleri rasgele tarandı. Saldırılarda 15 sivil katledildi, bir asker de öldü. 401 ev, 242 işyerinin ağır hasar gördüğü, binlerce kişi de zorunlu göçe maruz kaldığı katliamla ilgili dava cezasızlıkla sonuçlandı.

TÜRKİYE TAZMİNAT ÖDEDİ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giden dosyada, Türkiye'nin mağdurlara "dostane çözüm" teklifiyle "yaşam hakkını ihlalden" 2001'de tazminat ödedi. Sorumluluğunu kabul edip tazminat ödeyen Türkiye, faillerin cezalandırılması konusunda aynı isteği göstermedi.

20 YIL SONRA DAVAYA DÖNÜŞEBİLDİ

Katliama ilişkin başlatılan hukuk mücadelesi, katliamın 20'nci yılında, 2 Eylül 2013'te ancak davaya dönüşebildi. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu ve Tim Komutanı Üsteğmen Tünay Yanardağ sanık olarak yer aldı.

BERAAT KARARI ÇIKTI

Dava Diyarbakır’da açılsa da yargılama "güvenlik" gerekçesiyle önce Eskişehir'e ardından İzmir 1'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne nakledildi. 2014 yılında başlayan yargılama sonucunda, 7 Aralık 2018'de karar verildi.

Mahkeme, sanıklardan Tünay Yanardağ'ın ölmüş olması nedeniyle hakkındaki davanın düşürülmesine, Eşref Hatipoğlu'nun ise üzerine atılı suçları işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verdi.

DAVA DÜŞÜRÜLDÜ

Davanın Yargıtay'daki temyiz süreci devam ederken sanık Hatipoğlu da 7 Ağustos 2022'da öldü. Bunun üzerine davaya bakan Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi, beraat kararını bozarak, ölen Hatipoğlu’nun durumunun da incelenerek karar verilmesi için, dosyayı yerel mahkemeye gönderdi.

Dosyanın geri geldiği İzmir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi, davanın taraflarına haber vermeden, davanın düşürülmesine karar verdi. Davanın düşürülmesi kararına karşı ise Yargıtay'a yapılan itiraz başvurusunun incelemesi ise sürüyor.

'TEMYİZ KARARINI BEKLİYORUZ'

Faillerin cezalandırılması için yıllardır mücadele yürütenlerin başında ise Lice Adalet Arıyor Platformu üyeleri geliyor. Katliamda, eniştesini Ali Şanlı'yı kaybeden ve birçok yakını yaralanan Platform Sözcüsü Şiyar Kaymaz, süreçle ilgili şunları söyledi:

"1993'te 5 gün boyunca Lice bombalandı. Bunun sonucu 402 ev 206 iş yeri 1 7ölüm gerçekleşti. Yani bir şehir komple yok edildi. O süreçten bu güne geçen 31 yıllık süreçte bu suçu işleyen failleri ile yüzleştirilme yaşatılmadı.

2014 yılında bir dava açıldı ve o süreçte dava ciddi anlamda bir yol kat etti, ama cezasızlık politikalarının uygulandığı bu süreçlerde her dava gibi bu davada durduruldu. Yargılanan Eşref Hatipoğlu, zorla mahkemeye getirilmişti. Tünay Yanardağ'ın öldürüldüğü söylenilmişti, ama bir türlü otopsi yapılamadı.

Ölen o 17 insanın aileleri, yakınları ise halen bu davanın akıbetini ve faillerin açığa çıkarılıp cezalandırılmasını istiyor. Şu an dosyada fail olarak yargılanan 2 kişi vardı. Birinin ilk mahkemede öldürüldüğü söylenilmişti. Hatipoğlu da bir buçuk yıl önce öldü. Bu yüzden de şu an temyiz kararını bekliyoruz."

'HESAP SORULMUYOR'

Dünyada savaş ve katliam örneklerinin çok olduğunu, bunların çoğunlukla cezasızlıkla sonuçlandığını ifade eden Kaymaz, bu durumun ulus-devletlerin karakterleri olduğunu dile getirdi.

Avrupa'da sembolik de olsa katliamlara ilişkin hesap verme yönünde adımlar olduğunu dile getiren Kaymaz, Türkiye'de ise bu tür katliamlarda henüz ne bir çalışma yapıldığını ne de adım atıldığını ifade ederek şöyle devam etti:

"Bunun Dêrsim Katliamı boyutu var Zilan Katliamı boyutu var, yani birden çok katliam var. Fakat bunların hesapları verilmedi, cezasızlık politikalarıyla üzerleri kapatıldı. Bu cezasızlık politikalarının sonucunda bir diğer katliamın gerçekleşmesine neden oldu.

Biz eğer bugün Zilan Katliamı'nın hesabını sormuş olsaydık herhalde Dêrsim Katliamı gerçekleşmiş olmazdı. Eğer Dêrsim'in hesabı sorulsaydı Licê gerçekleşmezdi, yine Licê'nin hesabı sorulmuş olsaydı, Roboskî Katliamı gerçekleşmezdi.

Şu anda Roboskî'nin hesabı sorulmadığı için başka katliamlarda her an yaşanabilir. Bu katliamların temel nedeni cezasızlık politikalarıdır."

CEZASIZLIK POLİTİKASI

Kim olduğuna bakılmaksızın faillerin cezalandırılmasının başka katliamların yaşanmasının önüne geçeceğini dile getiren Kaymaz, şunları söyledi:

"Bu sadece Licê Davası değil, Vartinis, JİTEM Davası, Kızıltepe Davası ve bütün 'yüzleşme davası' dediğimiz davalarda bu cezasızlık politikası uygulanıyor. Yani biz bu davaların takibini tabi ki yapıyoruz ve yapacağız da.

Hukuki boyutunu daima işleriz, fakat önemli olan toplumsal boyuttur. Hukuksal boyutlar sadece bir metottur, ama toplumsal boyut hepimizin vicdanıdır. Vicdanlarımızı eğer biz bu noktada toplumla tam olarak bütünleştirmezsek, toplum vicdanını rahatlatmazsa bu tür davaların hukuksal boyutta kâğıt üzerinde ya ceza mahkemelerinde aklanması ya da cezasız bırakılması önemli değil.

Ama toplumun kendisinin bir zati bu noktada vicdanının oluşması bu tür davaların daha doğru bir temelde yaklaşılmasına da katkı sağlanacaktır."

'BİR BARIŞ SÜRECİ OLACAKSA BUNUN İLK AYAKLARINDAN BİR TANESİDİR'

Olaya bir dava olarak bakmadıklarını, toplumsal barışın ilk ayağı olarak gördüklerini söyleyen Kaymaz, şu ifadeleri kullandı:

"Lice'de her boyutuyla bir katliam gerçekleştirildi. Biz mahkemede de şunu belirttik. Bütün güvenlik güçlerini tamamen zan altında bırakmıyoruz, ama orada birileri hem güvenlik güçlerini hem öğretmeni öldürdü. Yani Licê Davası'nın Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın ailesiyle beraber takip ettiğimiz bir davadır.

Toplumsal yüzleşme için gerçekten çok önemli bir dava. Yani eğer yarın önümüzde bir barış süreci olacaksa bunun ilk ayaklarından bir tanesidir Licê Davası. Çünkü toplumun farklı kesimlerinin bulunduğu ve farklı yurttaşların zarar gördüğü bir davadır. Birbirine kırdırılan bir toplum var ve bu insan aynı mahkemede beraber sandalyeye oturup faillerin açığa çıkmasını talep etti."

'UNUTTURMAYACAĞIZ'

Kaymaz, katliam davalarının yüzleşme noktasında önemli bir yerde durduğuna işaret ederek, "Bu davaları unutmamamız lazım ve daha çok toplumsal alana açmamız kamuoyuna duyurmamız gerekiyor. Eğer bir çözüm ve yüzleşme komisyonu gibi bir çalışma yürütülecekse bunun en başında bu davaların üzerinden gidilmesi gerekiyor. Licê Katliamı'nın 31'inci yılında bir kez daha hayatını kaybedenleri anıyoruz. Katliamı unutmayacağımızı, unutturmayacağımızı, davanın daima takipçisi olacağımızın sözünü veriyoruz" diye belirtti. (MA)

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993 tarihinde askerlerin evleri taraması sonucu yaşanan katliamın üzerinden 31 yıl geçti.

Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın'ın şüpheli şekilde öldürülmesinin ardından Lice merkez ablukaya alındı ve evler-işyerleri rasgele tarandı. Saldırılarda 15 sivil katledildi, bir asker de öldü. 401 ev, 242 işyerinin ağır hasar gördüğü, binlerce kişi de zorunlu göçe maruz kaldığı katliamla ilgili dava cezasızlıkla sonuçlandı.

TÜRKİYE TAZMİNAT ÖDEDİ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giden dosyada, Türkiye'nin mağdurlara "dostane çözüm" teklifiyle "yaşam hakkını ihlalden" 2001'de tazminat ödedi. Sorumluluğunu kabul edip tazminat ödeyen Türkiye, faillerin cezalandırılması konusunda aynı isteği göstermedi.

20 YIL SONRA DAVAYA DÖNÜŞEBİLDİ

Katliama ilişkin başlatılan hukuk mücadelesi, katliamın 20'nci yılında, 2 Eylül 2013'te ancak davaya dönüşebildi. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu ve Tim Komutanı Üsteğmen Tünay Yanardağ sanık olarak yer aldı.

BERAAT KARARI ÇIKTI

Dava Diyarbakır’da açılsa da yargılama "güvenlik" gerekçesiyle önce Eskişehir'e ardından İzmir 1'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne nakledildi. 2014 yılında başlayan yargılama sonucunda, 7 Aralık 2018'de karar verildi.

Mahkeme, sanıklardan Tünay Yanardağ'ın ölmüş olması nedeniyle hakkındaki davanın düşürülmesine, Eşref Hatipoğlu'nun ise üzerine atılı suçları işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verdi.

DAVA DÜŞÜRÜLDÜ

Davanın Yargıtay'daki temyiz süreci devam ederken sanık Hatipoğlu da 7 Ağustos 2022'da öldü. Bunun üzerine davaya bakan Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi, beraat kararını bozarak, ölen Hatipoğlu’nun durumunun da incelenerek karar verilmesi için, dosyayı yerel mahkemeye gönderdi.

Dosyanın geri geldiği İzmir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi, davanın taraflarına haber vermeden, davanın düşürülmesine karar verdi. Davanın düşürülmesi kararına karşı ise Yargıtay'a yapılan itiraz başvurusunun incelemesi ise sürüyor.

'TEMYİZ KARARINI BEKLİYORUZ'

Faillerin cezalandırılması için yıllardır mücadele yürütenlerin başında ise Lice Adalet Arıyor Platformu üyeleri geliyor. Katliamda, eniştesini Ali Şanlı'yı kaybeden ve birçok yakını yaralanan Platform Sözcüsü Şiyar Kaymaz, süreçle ilgili şunları söyledi:

"1993'te 5 gün boyunca Lice bombalandı. Bunun sonucu 402 ev 206 iş yeri 1 7ölüm gerçekleşti. Yani bir şehir komple yok edildi. O süreçten bu güne geçen 31 yıllık süreçte bu suçu işleyen failleri ile yüzleştirilme yaşatılmadı.

2014 yılında bir dava açıldı ve o süreçte dava ciddi anlamda bir yol kat etti, ama cezasızlık politikalarının uygulandığı bu süreçlerde her dava gibi bu davada durduruldu. Yargılanan Eşref Hatipoğlu, zorla mahkemeye getirilmişti. Tünay Yanardağ'ın öldürüldüğü söylenilmişti, ama bir türlü otopsi yapılamadı.

Ölen o 17 insanın aileleri, yakınları ise halen bu davanın akıbetini ve faillerin açığa çıkarılıp cezalandırılmasını istiyor. Şu an dosyada fail olarak yargılanan 2 kişi vardı. Birinin ilk mahkemede öldürüldüğü söylenilmişti. Hatipoğlu da bir buçuk yıl önce öldü. Bu yüzden de şu an temyiz kararını bekliyoruz."

'HESAP SORULMUYOR'

Dünyada savaş ve katliam örneklerinin çok olduğunu, bunların çoğunlukla cezasızlıkla sonuçlandığını ifade eden Kaymaz, bu durumun ulus-devletlerin karakterleri olduğunu dile getirdi.

Avrupa'da sembolik de olsa katliamlara ilişkin hesap verme yönünde adımlar olduğunu dile getiren Kaymaz, Türkiye'de ise bu tür katliamlarda henüz ne bir çalışma yapıldığını ne de adım atıldığını ifade ederek şöyle devam etti:

"Bunun Dêrsim Katliamı boyutu var Zilan Katliamı boyutu var, yani birden çok katliam var. Fakat bunların hesapları verilmedi, cezasızlık politikalarıyla üzerleri kapatıldı. Bu cezasızlık politikalarının sonucunda bir diğer katliamın gerçekleşmesine neden oldu.

Biz eğer bugün Zilan Katliamı'nın hesabını sormuş olsaydık herhalde Dêrsim Katliamı gerçekleşmiş olmazdı. Eğer Dêrsim'in hesabı sorulsaydı Licê gerçekleşmezdi, yine Licê'nin hesabı sorulmuş olsaydı, Roboskî Katliamı gerçekleşmezdi.

Şu anda Roboskî'nin hesabı sorulmadığı için başka katliamlarda her an yaşanabilir. Bu katliamların temel nedeni cezasızlık politikalarıdır."

CEZASIZLIK POLİTİKASI

Kim olduğuna bakılmaksızın faillerin cezalandırılmasının başka katliamların yaşanmasının önüne geçeceğini dile getiren Kaymaz, şunları söyledi:

"Bu sadece Licê Davası değil, Vartinis, JİTEM Davası, Kızıltepe Davası ve bütün 'yüzleşme davası' dediğimiz davalarda bu cezasızlık politikası uygulanıyor. Yani biz bu davaların takibini tabi ki yapıyoruz ve yapacağız da.

Hukuki boyutunu daima işleriz, fakat önemli olan toplumsal boyuttur. Hukuksal boyutlar sadece bir metottur, ama toplumsal boyut hepimizin vicdanıdır. Vicdanlarımızı eğer biz bu noktada toplumla tam olarak bütünleştirmezsek, toplum vicdanını rahatlatmazsa bu tür davaların hukuksal boyutta kâğıt üzerinde ya ceza mahkemelerinde aklanması ya da cezasız bırakılması önemli değil.

Ama toplumun kendisinin bir zati bu noktada vicdanının oluşması bu tür davaların daha doğru bir temelde yaklaşılmasına da katkı sağlanacaktır."

'BİR BARIŞ SÜRECİ OLACAKSA BUNUN İLK AYAKLARINDAN BİR TANESİDİR'

Olaya bir dava olarak bakmadıklarını, toplumsal barışın ilk ayağı olarak gördüklerini söyleyen Kaymaz, şu ifadeleri kullandı:

"Lice'de her boyutuyla bir katliam gerçekleştirildi. Biz mahkemede de şunu belirttik. Bütün güvenlik güçlerini tamamen zan altında bırakmıyoruz, ama orada birileri hem güvenlik güçlerini hem öğretmeni öldürdü. Yani Licê Davası'nın Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın ailesiyle beraber takip ettiğimiz bir davadır.

Toplumsal yüzleşme için gerçekten çok önemli bir dava. Yani eğer yarın önümüzde bir barış süreci olacaksa bunun ilk ayaklarından bir tanesidir Licê Davası. Çünkü toplumun farklı kesimlerinin bulunduğu ve farklı yurttaşların zarar gördüğü bir davadır. Birbirine kırdırılan bir toplum var ve bu insan aynı mahkemede beraber sandalyeye oturup faillerin açığa çıkmasını talep etti."

'UNUTTURMAYACAĞIZ'

Kaymaz, katliam davalarının yüzleşme noktasında önemli bir yerde durduğuna işaret ederek, "Bu davaları unutmamamız lazım ve daha çok toplumsal alana açmamız kamuoyuna duyurmamız gerekiyor. Eğer bir çözüm ve yüzleşme komisyonu gibi bir çalışma yürütülecekse bunun en başında bu davaların üzerinden gidilmesi gerekiyor. Licê Katliamı'nın 31'inci yılında bir kez daha hayatını kaybedenleri anıyoruz. Katliamı unutmayacağımızı, unutturmayacağımızı, davanın daima takipçisi olacağımızın sözünü veriyoruz" diye belirtti. (MA)