24 Aralık 2024 Salı
DOLAR 35.26 ₺
EURO 36.72 ₺
STERLIN 44.48 ₺
G.ALTIN 2,968.51 ₺
BTC 94,234.14 $
ETH 3,384.70 $
BİST 9,626.56

8 aydır ev hapsinde olan gazeteciler için AİHM’e gidiliyor

Gündem 20
Yayınlama: 12 Ekim 2024 Cumartesi 15:30 Kaynak: Haber Merkezi Editör: Oktay Candemir

8 aydır haklarında uygulanan ev hapsine tepki gösteren gazeteciler bu durumun tutuklamadan hiçbir farkının olmadığını belirtirken, MLSA Eş Direktörü Veysel Ok da hukuksuz karara karşı tedbir amaçlı AİHM’e başvuracaklarını söyledi.

8 aydır ev hapsinde olan gazeteciler için AİHM’e gidiliyor

AZİZ ORUÇ

 

İzmir'de 13 Şubat’ta ev baskınında "örgüt üyeliği" iddiasıyla gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkeme tarafından adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Gazete Duvar Muhabiri Cihan Başakçıoğlu hakkında, takipsizlik kararı verdi. Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınan ve yaklaşık 8 aydır süren soruşturma kapsamında Eylül ayının sonunda savcılıkça ifadeye çağrılan Başakçıoğlu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. Başakçıoğlu hakkında adli tedbir kontrolünün kaldırılmasına karar verildi.

Diğer gazeteciler 8 aydır bekliyor

Aynı soruşturma kapsamında ev hapsi verilen Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Delal Akyüz ve Tolga Güney, JINNEWS muhabiri Melike Aydın ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) basın çalışanı Fatma Funda Akbulut ile adli kontrol cezası verilen MA muhabiri Semra Turan hakkında ise aradan geçen 8 aya rağmen hiçbir karar verilmedi.

“Bu tedbir kararı, hukuki olmaktan çıkmış, bir cezalandırma aracına dönmüştür” diyen gazeteciler, yaşananlara tepki gösterdi.

8 aydır ev hapsinde olan gazeteciler Tolga Güney, Melike Aydın ile haftada iki gün karakola gidip imza atan Semra Turan yaşadıklarını Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok ise yaşanan sürece ilişkin MLSA’ya konuştu.

Güney: Gazetecilikten bir adım geri atmadık

“8’inci ayına girecek olan ‘ev hapsi’ kararı ile amaçladıkları psikolojik baskı ve sindirme isteklerine ulaşamadıklarını söylemek istiyorum” diyen Tolga Güney, aylardır kameralarını alıp, sokaklarda, eko-kırım suç mahallerinde, haberin olduğu her yerde olamamanın burukluğunu yaşadıklarını söyledi. Güney, “Bu süreçte ne ben ne de diğer arkadaşlarım savunduğumuz gazetecilik anlayışından bir adım geri atmadık, elimizden geleni yapmaya çalıştık. Ev hapsi aradan geçen ayların ardından bir adli kontrol olmaktan çıkarak, cezalandırma yöntemi oldu. Ne kadar fazla evde tutabilirsek bize kar olacak mantığı işletilerek, süreç sürekli uzatılıyor. İtirazlar reddediliyor, avukatlar 'Daha uzun bir süre olmadı' denilerek geçiştiriliyor. Hakkımızda karar verilmemesiyle ilgili sürekli ortaya atılan dijital materyal incelemesi ise tamamen absürt bir gerekçe. Gazetecilik faaliyetleri için kullandığımız, içinde yayınlanmış haberlerimize dair görüntü ve fotoğrafların olduğu materyallerden ne bulmayı umuyorlar?” diye belirtti.

Takipsizlik kararı bizim için de verilmeli

Güney devamında şunları söyledi: “Yargı kendisini bilirkişi olarak atayarak, kimin gazeteci olup kimin olmadığına karar vermeye çalışıyor. Cihan Başakçıoğlu hakkında verilen ‘takipsizlik kararı’ verilmesi gereken ve geç kalınan bir karardı. Karar bizler için sevindiricidir. Aynı kararın bizler için de verilmesini bekliyoruz. Çünkü biz gazetecilikten başka hiçbir şey yapmadık. Gözaltına alınma gerekçelerimiz arasında gösterilen ve emniyette bize sorulan sorular ya yaptığımız haberler ya da haber kaynağı ve meslektaşlarımızla yaptığımız telefon görüşmeleriydi. Benim açımdan suç olarak gösterilmeye çalışılan haberlerin tamamına yakını eko-kırım suçlarını ortaya çıkardığım haberlerdi. Gerek evden gerekirse de dışarıda birikim rejimi tarafından doğanın kaynak sağlanan bir meta olarak görülmesine karşı durmaya devam edeceğim.

Artık bir cezaya dönüşen bu sürecin bir an önce son bulmasını ve özlediğimiz kameralarımıza, sokaklara ulaşmayı istiyoruz. Gazeteciliğin suç olmadığını, karanlığa ışık tutmaya devam edeceğimizi hatırlatıyoruz.”

Semra Turan: Mesleğimizi yapmamız engelleniyor

Yaklaşık 8 aydır haftanın iki günü (Salı ve Cumartesi) karakola giderek imza verdiğini ve bunun gazetecilik faaliyetlerini ve günlük yaşamını etkilediğini belirten Semra Turan görüşlerini şöyle dile getirdi:

“Ev hapsi ve adli kontrol ile asıl amaçları gerçeklerin halka ulaşmasını engellemek, mesleğimizi icra etmemizi engellemektir. Aslında gazetecilik mesleğini kriminalize ederek, bir suç unsuru haline getirilmeye çalışılıyor. Avukatlarımız ev hapsi ve adli kontrol kararlarına gerekli itirazları yaptı ancak tüm itirazlar soruşturma devam ediyor gerekçesiyle reddediliyor. 8 ayı aşkındır süredir hala bir iddianamenin hazırlanmamasını gözaltı sonrası ikincil bir cezalandırma yöntemi olarak görüyorum. Bir an önce iddianamenin hazırlanarak, aylardır süren bu cezalandırma yönteminin son bulmasını istiyorum”

İddianamenin hala hazırlanmamasını eleştiren Melike Aydın da “Hala dava tarihimiz belli değil ve bu belirsizlik devam ederken evlerimize hapsedilmiş durumdayız. Üstelik gazeteciler olarak yazdıklarımızdan yargılanıyoruz. Yani aslında bizim nezdimizde düşünce ve ifade hürriyeti yargılanıyor” diye konuştu.

MLSA Hukuk Birimi, savunmanlığını yürüttüğü gazeteci Delal Akyüz’e karşı uygulanan ev hapsini Mart 2024’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdı. AYM başvurusunda, Akyüz’e ev hapsi verilerek elektronik kelepçe takılmasının gazetecilik mesleğini getirmesini imkansız hale getirdiğini savundu. AYM’nin yaklaşık 8 aydır vermediği karara karşı Akyüz için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurulmaya hazırlanıyor.

Veysel Ok: AİHM’e gideceğiz

AİHM’e yapılacak başvuruya ilişkin bilgi veren Veysel Ok şunları söyledi: “Ev hapsinin gazeteci için tutuklamadan farklı olmadığını, yaşamını sürdüremeyeceğini ve suçlama konusu yapılan delillerin haberler olduğunu söyledik. Adli kontrolun hukuka aykırı olduğunu belirterek, tedbir talebiyle AYM’ye başvuruda bulunduk. Ancak AYM tedbir talebimize karşı hiçbir karar vermiş değil. Biz de şimdi AYM kararını beklemeden AİHM’ye Delal Akyüz’ün ev hapsinin tedbir amaçlı kaldırılmasını isteyeceğiz.

Bir gazeteciye verilen ev hapsinin tutuklamadan hiçbir farkı yoktur. Gazetecinin haber yapması için sokağa çıkması, haber kaynaklarına ulaşması lazım. Sadece haber yaptığı için bir kişiyi 8 ay boyunca eve kapatılması tutuklamaktan farkı yoktur. Bu cezanın infazıdır. Hem ifade özgürlüğü hem de gazetecilik faaliyetleri engelleniyor. Bunun için de bu hafta AİHM’e başvuracağız.

8 aydır karar da iddianame de yok

8 aydın iddianame çıkmadı, 8 aydır AYM bir karar vermedi. 8 aydır bu gazeteciler evlerinde hapis yatıyorlar. 8 aydır bu insanlar çalışamıyorlar, ekonomik ve yaşamsal sorumluluklarını yerine getiremiyorlar. Mahkeme aracılığıyla gazeteciliği bitirmek için eve kapatmaktır. Bizim itirazımız da bunadır. Bunun derhal kaldırılmasını istiyoruz. Buradan savcılığa da çağrıda bulunuyoruz: iddianameyi bir an önce hazırlayın. Ancak savcılık hala bir şey yapmış değildir.”

İlk Yorumu Sen Yaz
code